Моё меню Общее меню Сообщество Правила форума Все прочитано
Вернуться   uForum.uz > ТЕМАТИЧЕСКИЕ ФОРУМЫ > Образование > Ижод хусусида сўз
Сообщения за день Поиск
Знаете ли Вы, что ...
...для каждой темы существует свой раздел. Изучите структуру форума. Если соответствующего раздела нет, то всегда есть раздел "Разное" :)
<< Предыдущий совет - Случайный совет - Следующий совет >>

Ижод хусусида сўз Ижод аҳли, уларнинг ғояси, ҳаёт қараши, мақсадлари, ютуқлари, орзу ва армонлари.... (Все о творчестве, о людях творчества, их идеях, взглядах, достижениях и целях, мечты…)


Ответить

 
Опции темы Опции просмотра
Старый 24.04.2010 10:44   #91  
Аватар для Turon
Оффлайн
student
study
Сообщений: 16
+ 9  0/0
– 0  0/0

Uzbekistan
Serbest kaldıktan sonra artık
dergi ve gazete yazıları yazmayan Qodiriy, bunun yerine ikinci romanı
Mehrobdan Çayon’ı (Mihraptaki Akrep) yazmaya başlar. Komünist Partisi Merkez
Komitesinin 23 Nisan 1932 tarihli Sovyetler Birliğindeki bütün edebiyat teşkilatları
kapatılarak yerine Sovyet Yazarlar Birliğinin kurulması gerektiği kararı
doğrultusunda yeni Özbekistan Yazarlar Birliğinin kurulması hazırlıklarını
sürdüren komitede görev alır, birliğin 1934 yılında kurulmasıyla üye olduktan
hemen sonra yönetim kurulu tarafından yazarlar delegasyonunda Moskova’ya
ve Kazan’a Sovyet Yazarlarının Birinci Genel Kongresine gönderilir. Yine yönetim
kurulu tarafından köy yaşamıyla ilgili Obid ketmon (Çapa Obid) adlı uzun
hikâyesini yazması için gereken destek sunulur (Normatov 1995: 52). Bütün bu
gelişmeler dışında geçimini sağlamak ve ailesine bakmak amacıyla çeviriler de
yapar.
Ответить 
Реклама и уведомления
Старый 24.04.2010 10:46   #92  
Аватар для Turon
Оффлайн
student
study
Сообщений: 16
+ 9  0/0
– 0  0/0

Uzbekistan
1936-1939 yılları arasında Sovyetler Birliğinin genelinde yürütülen “büyük
temizlik” operasyonundan Qodiriy de rejime karşı olmaktan suçlu(!) bulunur.
Özellikle devlet arşivlerinin açıldığı 1990’lı yıllarda ele geçirilen belgelere
göre Qodiriy karşıdevrimci ve milliyetçi Milliy ittihod2 (Millî Birlik) teşkilatının
bir üyesi olmak ve uzun yıllar Sovyet yönetimine ve Komünist Partisine karşı
savaşmak ve karşı propaganda yapmak suçlamalarıyla karşı karşıya kalır. Kendisine
yönetilen suçlamaların çoğunu kabul etmesine rağmen söz konusu teşkilata
üye olmadığını ısrarla vurgular. 31 Aralık 1937’de hapse atılan yazar, dokuz
aylık hapishanedeki sorgu ve işkenceden sonra devrim karşıtı olduğu gerekçesiyle
4 Ekim 1938’de Taşkent’te gizlice öldürülür. Bu belgelerden ayrıca
yazarın mahkemesinin, kurşunlanarak öldürülmesinden bir gün sonra 5 Ekim
1938 tarihinde Taşkent’te yapıldığı anlaşılmaktadır. Uzun yıllar eserleri zararlı(!)
diye imha edilmekle kalmaz, onun romanlarına sahip olanlar da 18 yıl boyunca
(1938-1956) korku ve endişeden dolayı onları yok etmek zorunda kalmıştır.
Özbekistan’daki kütüphanelerde de onun eserlerine uzun süre rastlanamamıştır.
Ответить 
Старый 24.04.2010 10:47   #93  
Аватар для Turon
Оффлайн
student
study
Сообщений: 16
+ 9  0/0
– 0  0/0

Uzbekistan
Yazarın büyük oğlu Habibulla da karşıdevrimci bir teşkilatın lideri olmak,
babasının kitaplarını bulundurmak ve Sovyet yönetimini devirme girişiminde bulunmak bahaneleriyle 1945-1955 yıllarını kuzey Ural toplama kampında
geçirmek zorunda kalmıştır. Bundan daha ilginci, oğul Habibulla toplama
kampında babasının romanlarını okudukları veya evlerinde bulundurdukları
için mahkum olanlarla karşılaşmıştır (2005: 370-388). En nihayetinde yazar,
Komünist Partisinin XX. Kongresinden sonra 9 Ekim 1956 tarihinde aklanarak
şerefi geri verilir ve romanları sansürlenerek de olsa basılmaya başlar.
Ответить 
Старый 24.04.2010 10:48   #94  
Аватар для Turon
Оффлайн
student
study
Сообщений: 16
+ 9  0/0
– 0  0/0

Uzbekistan
Bu yaşam öyküsünün başlangıcından önceki yıllarda yazarın memleketi
Türkistan, 19. yüzyılın ikinci yarısından (1867 yılından) itibaren Çarlık
Rusyasının sömürgesi durumuna gelmişti. Sömürgecilik, beraberinde işgal ile
birlikte yeni tartışmalar da getirir. Bu tartışmalardan biri sömürgecinin dilinin
öğrenilip öğrenilmemesi gerektiği hususunda yürütülür. Karşı çıkanlar çok olmasına
rağmen yerli yazarlardan bazıları Rus dilinin öğrenilmesi gerektiği bilinciyle
Rusça eserlerden kendi dillerine çeviriler yaparlar. Çeviri yoluyla yeni
bir edebiyat ve kültür kendini göstermeye başlar. Bunda kuşkusuz 1870’den
başlayarak Taşkent’te Rus ve Sart3 dilleriyle çıkarılan ve 47 yıl gibi uzun bir süre
yayımlanan Turkiston viloyatining gazeti4 (Türkistan ülkesinin gazetesi) önemli
bir görev üstlenir. Türkistan basını gerek çeviriler gerekse yerli yazarların
yazma çalışmaları sayesinde sadece gazete ve dergi yoluyla değil, aynı zamanda
yeni edebî türler aracılığıyla da halka ulaşmaya çalışır. Yeni gelen edebî türlerden
önemlisi olan roman Özbek edebiyatında ilk kez cedit (yenilik) edebiyatının
Sovyetler devrindeki ilk temsilcilerinden Hamza Hakimzoda Niyoziy
(1889-1929) tarafından Haqiqat kimda (Hakikat kimde, 1908), Yangi saodat yoxud
milliy roman (Yeni saadet yahut millî roman, 1915) ve Uçraşuv (Karşılaşma, 1916)
adlı eserleri için kullanılmıştır. Ayrıca yazarın Qizil gul, sarıq gul (Kırmızı gül,
sarı gül) seçme eserinin sonunda sunulan listede şairin Turmuş aççiği – milliy
roman (Yaşam acısı – millî roman) adlı bir eserinden söz edilmesine (Mirvaliyev
1969: 60) rağmen böyle bir eser günümüze kadar bulunamamıştır. Bundan başka
Mirmuhsin Şermuhamedov Fikriy’nin (1895-1929) 1914 yılında Turkiston
viloyatining gazeti’nde (sy. 75-79) yayımlattığı Befarzand Oçildiboy (Çocuksuz
Oçildiboy) ile Abdulla Qodiriy’nin Cuvonboz (Oğlancı, 1915) kısa hikâyeleri
Hamza’nın “roman” diye nitelendirilen eserlerinden farklı değildir.
Ответить 
Старый 24.04.2010 10:49   #95  
Аватар для Turon
Оффлайн
student
study
Сообщений: 16
+ 9  0/0
– 0  0/0

Uzbekistan
Gerek hacim gerekse olay örgüsü bakımından bu eserleri hikâye olarak görmek gerektiğinden,
roman türündeki ilk ürünler olarak kabul etmek olanaksızdır. Ancak
roman diye sunulan bu hikâyeler bir yandan anlatı türünde yazılmış denemeler
olmaları bakımından değerliyken, diğer yandan roman ve hikâye türlerinin henüz
birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılmadığını da göstermektedir. Özbek edebiyatında
“roman” olarak görülen eserlerin aslında hikâye türünde yazılmış
olmaları ve millî karakter taşımaları hususu Tanzimat edebiyatında görülen
durumdan farklı değildir. Ayrıca dikkate değer bir başka husus Osmanlı devletinde
geleneksel hikâyeden sıyrılıp modern romana geçiş 1870’li yıllarda olurken,
bu durum Özbeklerde ancak 1905 yılından sonra gerçekleşmiştir.
Hamza, Mirmuhsin ve Abdulla Qodiriy gibi yazarların, kendi hikâyelerini
“roman” diye sunmalarından, Batı edebiyatına özgü bir tür olan romanın, Özbek
edebiyatında 20. yüzyılın başında önce terim, sonra içerik ve yapı olarak
doğduğu sonucu çıkmaktadır. Oysa roman türündeki ilk örnekler daha sonra
1920’li yıllarda Abdulla Qodiriy’nin iki romanıyla görülür. Kendisinin ve Özbek
edebiyatının ilk romanı olan Utkan kunlar, yazarına tanınmışlık payesini
getiren tarihsel ve gerçekçi bir romandır. Hatta bu roman bütün Sovyetler Birliğinde
tarihsel roman türünün ilki olarak bile kabul edilmektedir (Mirvaliyev
1969: 89). Üç ana bölümden oluşan romanda, Özbeklerin 19. yüzyılda hanlıklar
devrindeki yakın tarihi ve Rusların Orta Asya’yı sömürgeleştirmeye başladıkları
dönem anlatılmaktadır. İlk romanıyla yakaladığı büyük başarıdan sonra
Qodiriy, yine tarihsel konuda olmak üzere 1926 yılında yazmaya başladığı
Mehrobdan çayon başlıklı ikinci ve son romanını 1929 yılında yayımlatır. Romanda
19. yüzyılda Hokand hanlığının son devrindeki Özbek halkının yaşamı
konu olarak seçilmiş olup Hokand hanı Hudayar’ın hanlıktaki son yılları (1865-
1875), hanlığın Ruslar tarafından işgal edilmesini hazırlayan nedenler işlenmiştir.
İlk romandan farklı olarak bu romanda saraydaki entrikalar anlatılmakta ve
kahramanların karakter özellikleri daha gerçekçi tasvir edilmektedir.
Ответить 
Старый 24.04.2010 10:49   #96  
Аватар для Turon
Оффлайн
student
study
Сообщений: 16
+ 9  0/0
– 0  0/0

Uzbekistan
Yazar, her
iki tarihsel ve gerçekçi romanıyla hem Özbek diline ve düzyazısına azımsanmayacak
katkılar sunmuş, hem de Özbek edebiyatında yeni romanların yazılmasına
öncülük etmiştir. Onun romanlarının etkisinde, 1920’li yılların çok yönlü
edebiyatçısı Abduhamid Sulaymon Çulpon (1897-1938) Keça va kunduz (Gece
ve gündüz, 1936) ile büyük romancı Oybek (Muso Toşmuhammaduğli, 1905-
1968) Türkistan özgürlük tarihinin başlangıç noktası olan 1916 başkaldırısını ele
aldığı Qutluğ qon (Kutlu kan, 1940) romanlarını kaleme alırlar.5 Sonraki yıllarda bunları yeni romanlar izlemiştir. Özellikle Sovyet devri Özbek edebiyatının
durgunluk dönemi olan 1960-1990 yılları arasında tarihsel roman yazımına ayrı
bir önem verilmiştir. Bunun başarılı örnekleri Nazir Safarov’un (1905-1985)
Kurgan Keçirganlarim (Görüp geçirdiklerim, 1968), Navruz (Nevruz, 1973),
Mirmuhsin Mirsaidov’un (doğ. 1921) Me’mor (Mimar, 1974), Temur Malik (Timur
Melik, 1986); Odil Yoqubov’un (doğ. 1926) Uluğbek xazinasi (Uluğbek hazinesi,
1974), Kuhna dunyo (Köhne dünya, 1982); Pirimqul Qodirov’un (doğ. 1928)
Yulduzli tunlar (Yıldızlı geceler, 1978), Humoyun va Akbar (Hümayün ve Ekber,
1988), Ona loçin vidosi6 (Anne doğanın vedası, 2001) romanlarıdır. Bağımsızlık
devrindeki tarihsel romanlar ise genelde millî nitelik taşımakta ve tarihle yüzleşme
konularını içermektedir. Buna örnek olarak Naim Karimov’un (doğ.
1932) Çulpon (Çulpon, 2003); Erkin Samandar’in (doğ. 1935) Tangri quduği (Tanrı
kuyusu); Sa’dulla Siyoyev’in (doğ. 1939) Yassaviyning sunggi safari (Yesevî’nin
son yolculuğu, 1995), Muhammad Ali Ahmedov’un (doğ. 1942) iki ciltlik
Sarbadorlar (Serbedarlar, 1989) ve Uluğ saltanat (Ulu saltanat, 2003); Asad
Dilmurod (doğ. 1947) Mahmud Terobiy (Mahmud Terabi, 1998), Hayriddin
Begmatov Devona Maşrab (Divâne Meşreb, 2005) romanları gösterilebilir. Durgunluk
devrinde temelini Qodiriy’nin attığı tarihsel roman dışında genelde
Sovyet ideolojisi, Sovyet insanının yaşam mücadelesi ve ruhsal durumu, kadınlar,
işçiler, insan ilişkileri, insanların günlük yaşamdaki sıkıntıları gibi konularda
onlarca roman yazılır. Devrin son yıllarında, özellikle 1980 yılından itibaren
siyasal ve toplumsal değişimler görülmeye başlayınca roman türünde de Sovyet
sistemine yönelik daha cesur eleştiriler getirilir. Bağımsızlığın elde edildiği
1990 yılından itibaren günümüze kadar Özbek romanında insan psikolojisi, insan
ilişkileri başta olmak üzere diğer ulusların edebiyatlarında görülebilecek
türlü türlü konular işlenmektedir.
Ответить 
Старый 24.04.2010 10:50   #97  
Аватар для Turon
Оффлайн
student
study
Сообщений: 16
+ 9  0/0
– 0  0/0

Uzbekistan
Günden güne gelişen, farklı farklı temalara yönelen, nicelik ve nitelik bakımından
gittikçe olgunlaşan modern Özbek romanı dünyaya gelişini Abdulla
Qodiriy’e borçludur. O, Doğu – Batı kültür sentezi ile yoğrulan romanlarını yazarken
hem dünya romancılığından yararlanmış, hem de Orta Asya İslam kültürü
üzerinde gelişmiş olan halk ve klasik edebiyattaki yaratımları esin kaynağı
almıştır. Nitekim bu esin kaynaklarından Ravşan (Revşen), Alpomiş (Alpamış),
Orzigul (Arzugül), Şirin bilan Şakar (Şirin ile Şeker), Rustamxon (Rüstem Han)
gibi Özbek destanları ve Farhod va Şirin (Ferhat ve Şirin), Tohir va Zuhra (Tahir
ve Zühre), Layli va Macnun (Leyla ve Mecnun) gibi Doğu kültürünün klasik aşk
hikâyeleri ile ahlak kitabı Kelile ve Dimne ve sözlü anlatım ürünü Binbir Gece
Masalları gibi önemli yapıtlar hem yazarın romanlarının oluşumunda hem de
Özbek romanının doğuşunda kaynak olmuştur. Ayrıca gerek yazarın kendini
yetiştirmesinde gerekse Özbek romancılığının oluşumunda Nevâyi’nin mesnevilerinin,
Babür’ün anılarını içeren Babürnâmesinin, Muhammad Salih’in
Şeybaninâmesinin etki ve katkıları küçümsenemez. Kuşkusuz yazarı besleyen
sadece geleneksel halk anlatımları ve yazılı edebiyat değil, aynı zamanda hem
Rus dili ve edebiyatı hem de başta Tatar, Azerbaycan ve Osmanlı başta olmak
üzere Türk lehçeleri ve edebiyatları aracılığıyla Orta Asya’nın Türk halklarında
kendi etkisini bulan Batı edebiyatıdır. Çok yönlü bu yararlanış, onun dünya
edebiyatına giden yolda farklı kaynaklardan beslendiğini ve farklı yolları kullandığını
göstermektedir. Özellikle klasik Rus edebiyatının önemli yazarlarının
eserlerinden yararlanan Qodiriy, romanlarındaki karakterleri yaratmada ve
onların psikolojilerini aktarmada Tolstoy (1828-1910) ve Dostoyevski (1821-
1881) gibi Rus yazarlarından etkilendiği (Mirzayev 1984: 43), bununla yetinmeyerek
bazı makalelerindeki bilgilerden Dante (1265-1321), Cervantes (1547-1616)
ve Gogol (1809-1852) gibi dünyanın önde gelen yazarlarını okuduğu anlaşılmaktadır.
Yine onun, Türk edebiyatının Yakup Kadri (Karaosmanoğlu 1889-
1974), Falih Rıfkı (Atay 1894-1971), Ruşen Eşref (Ünaydın 1892-1959) ve Yahya
Kemal (Beyatlı 1884-1958) gibi önemli yazarlarına ayrı değer verdiği ve Mısırlı
yazar Corci Zeydan’dan (1861-1914) etkilendiği bilinmektedir. Hatta Maorif va
uqituvçi (Eğitim ve Öğretmen) dergisinde (1925/4) yayımlanmış Turkiya
matbuoti (Türkiye basını) adlı makalesinde Tanin gazetesinin Avrupa hayranlığını
karalar nitelikte “Bize Paris yaşamının kompartımanları değil, Refik Halid, Halide
Edib, Yahya Kemal’in bugünkü yaşamı ve muhitinin yansıması olan eserleri gerektir.”
(Normatov 1995: 68-69) diyerek düşüncesini dile getirmektedir.
Ответить 
Старый 24.04.2010 10:51   #98  
Аватар для Turon
Оффлайн
student
study
Сообщений: 16
+ 9  0/0
– 0  0/0

Uzbekistan
O devirdeki
yazarlarda olduğu gibi yazarımızda da, kendisinin kimi yazılarında dile
getirmekten çekinmediği Rus, Tatar, Azerbaycan ve Osmanlı yazarlarının eserlerinin
etkisi vardır. Ayrıca o, daha Bolşevik devrimi öncesinde Arap, Fars ve
Rus dillerini öğrenme fırsatı bulduğundan, bu dillerle yazılmış yazıları ve eserleri
okuduğundan Doğu edebiyatının klasik eserlerini çok iyi bilmekte, Sa’dî
(öl. 1292) ve Fuzulî (öl. 1556) gibi ünlü şairlerin şiirlerinden alıntılar yapmaktadır.
Roman türüyle tanışması bu etkinlikler sonucundadır. Kendisini “roman
yazmaya heveslendiren” (1969: 193) Mısırlı yazar Corci Zeydan (1861-1914) sayesinde
roman yazmaya başlaması, devrin eleştirmenlerinden Sotti Husayn (1907-
1942) tarafından (1931: 102) “yüzde yüz onun [Corci Zeydan’ın] etkisinde” olarak
görülmesi, gerçeği yansıtmamaktır. Romanlarında Özbek halkının gelenek, görenek
ve tarihini anlatan yazar, genelde Batı tarzı roman formunda, ama kısmen
de geleneksel Doğu destan formunda tarihsel romanlar kaleme alarak
“millî” unsurlara önem vermiştir. Diğer yandan kahramanların ruhsal ve fiziksel
durumlarına veya manzara tasvirlerine yer vererek romanını tarihsel yapıtın
ötesine taşıyarak sanatsallığa başarıyla ulaştırabilmiştir. Özbekler için yazarın
asıl değeri Özbek’e ait unsurları yansıtmasında ortaya çıkmaktadır. Sovyet edebiyatının
tarihsel romanlarının önemli yazarlarından biri olan Aleksey Tolstoy’un
(1883-1945) onu Taşkent’te ziyaret etmesi başarıyla gelen ününü göstermektedir.
Oğlu Habibulla’nın babası hakkındaki anılarına dayanan kitaptan
(1985: 33-38) Aleksey Tolstoy’un Kazan Tatarlarından yazar Ismoil Obidov ile
1933 yılında Qodiriy ile görüştüğü anlaşılmaktadır. Habibulla’ya göre babası
Rusça eserleri kendi ana dilindeki gibi hızlı okumasına, kalın kalın kitapları iki
üç gün içinde okumasına rağmen Rus dilini o kadar düzgün konuşamadığından
olsa gerek sözlerinden bazılarını Ismoil Obidov Rusçaya aktarırmış. Bu çevirilerden
Habibulla’nın aklında kalanlardan “Bizim şiiriyatımız yüzyıllardan beri
biçimlenmiş, kendisine özgü anlatısı, yapısı, lirizmi, geleneği ile dünya edebiyatında
önemli bir yer edinmiştir. Ancak nesrî real edebiyatımız henüz beşikte. Bu, bizde Ekimden
[Ekim Devriminden] sonra doğdu. Bunu biz Batıdan öğrenmeye başladık...” (1985:
35) ifadeleri yazarın düzyazı anlatımının doğuşuna bakış açısındaki nesnelliği
göstermektedir. Bu buluşma Qodiriy’nin basın ve edebiyattaki etkinliğini, özellikle
tarihsel romanları sayesinde Özbekistan sınırlarını aşan başarısını açıkça
göstermektedir. Bu, sadece Doğulu bir yazarın başarısı değil, aynı zamanda
dünya edebiyatında Özbek ve Doğu düzyazısı için büyük bir kazanımdır. Onun
başarısını pekiştiren bir başka olay ise Rus Türkologu Kuzmiç Konstantin
Yudahin’in (1890-1975) ziyareti ve 1927 yılında yayımlanan Uzbeksko-russkiy
slovar’ (Özbekçe-Rusça sözlük) çalışmasına Utkan kunlar romanından da sözler
almasıdır (Qodiriy 2005: 192).
Ответить 
Реклама и уведомления
Старый 24.04.2010 10:52   #99  
Аватар для Turon
Оффлайн
student
study
Сообщений: 16
+ 9  0/0
– 0  0/0

Uzbekistan
Abdulla Qodiriy’nin romanları, gerek bilim adamlarının gerekse ünü ülkelerinin
sınırlarının ötesine ulaşmış yabancı yazarların haklı övgüsünü kazanması
boşuna değildir. Ünlü Kazak yazar Muxtor Avezov (1897-1961), yazarımızın
romanlarını 1920’li yıllarda sanki düz sahrada birdenbire Pamir dağlarının ortaya
çıkması gibi değerlendirirken, Doğubilimci Evgeniy Eduardoviç Bertels
(1890-1957) onları bütün yapısıyla kendine özgü üslupta yazılmış Özbek romanları
olarak görmekte ve dünyada Fransız, Rus, İngiliz, Alman ve Hint romancılığı olmak üzere beş tane ekolün olduğunu, bundan sonra Abdulla
Qodiriy’nin yarattığı Özbek romancılık ekolüyle altıncısının ortaya çıktığını
söylemektedir (Qodiriy 1986: 92-93). Bunlara benzer bir övgü Türkmen romancı
Berdi Kerboboyev’den (1894-1974) “Ben de Tolstoy’dan, Gorki’den, Şolohov’dan
öğrenmeseydim, Tatar yazar Ibrohimov’un ‘Bizim günler’ini, ‘Kazak kızı’ını, ‘Derin
kökler’ini ve Özbek yazar Abdulla Qodiriy’nin ‘Utkan kunlar’ini, ‘Mehrobdan
çayon’ını okuyup, onları örnek almasaydım, ‘Cesur adım’a başlayamazdım.” sözleriyle
gelirken, bir başka Türkmen yazar, Xidir Deryayev (1905-1988), yazarın romanlarından
etkilendiğinden Qismat (Kısmet) romanını yazmaya başladığını söylemektedir.
Ayrıca ünlü Tacik yazar Calol Ikromıy (1909-1993) onun eserlerini
“Ben Abdulla Qodiriy’nin eserlerini otuzlu yıllarda okumuş olmama rağmen onlardaki
kahramanları şimdiye kadar unutamadım. Abdulla Qodiriy, kendisinin gayet kısa, ama
derin lirizm ile yoğrulmuş cümleleri ile beni meftun ederdi. Onun eserlerindeki her bir
detay, kendisinde yüksek bir anlam taşımakta, mahir kuyumcu tarafından işlenmiş bir
nesne gibi parlamakta.” ifadeleriyle övmektedir (Qodiriy 1986: 164). Bütün bu
görüşlerden Qodiriy’nin tarihsel roman türünün başarılı yazarlarından biri olarak
Orta Asya’daki yazarlar üzerinde etkisi uzun süre kalacak bir iz bıraktığı
sonucu çıkarılabileceği gibi güç bir devirde Batı romancılığı tarzındaki romanlarıyla
Doğu edebiyatına paha biçilmez bir hisse kattığı yargısına da varılabilir.
Nitekim ilk romanını yayımladığı yıllarda Orta Asya halkları arasındaki farklılıkların
uçurum şeklinde olmadığından o, hangi derecede Özbek yazarı ise o
derecede Türkmen yazarı, Kazak yazarı, Kırgız yazarı, hatta dili başka olan Tacik
yazarı da sayılmaktadır (Quşconov 1977: 85). Yine Utkan kunlar romanını
yazmaya 1919 yılında başlayıp 1922 yılından itibaren yayınlatması göz önünde
tutulursa, sadece Özbek edebiyatında değil, Orta Asya halklarının edebiyatında
da tarihsel romancılığı başlatan yazar olmuştur.
Ответить 
Старый 24.04.2010 10:53   #100  
Аватар для Turon
Оффлайн
student
study
Сообщений: 16
+ 9  0/0
– 0  0/0

Uzbekistan
44 yıla sığdırılmış bir ömürde önce cedit hareketinin yenilikçi düşüncelerinden,
daha sonra Bolşevik devriminin getirdiği olumlu havadan yararlanan
Abdulla Qodiriy hem hikâyelerinde ve yazılarında geçmişin geri kalmış, yeni
sisteme uymayan taraflarını karalayarak yeniliğin savunucularından olmuş,
hem de yazdığı tarihsel ve gerçekçi romanıyla Özbek edebiyatında roman türünün
doğuşunu gerçekleştiren yazar olmuştur. Onun ideolojiden uzak her iki
tarihsel romanı yeni kuşaklara esin kaynağı olmuştur. Özellikle 14 yıllık bağımsızlık
devrinde önemi daha çok anlaşılmış, Özbeklerin “öz”lüklerini yeniden
bulmalarını sağlamıştır.


manba: www.turklib.uz
Ответить 
Ответить




Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd. Перевод: zCarot
Advertisement System V2.5 By Branden
OOO «Единый интегратор UZINFOCOM»


Новые 24 часа Кто на форуме Новички Поиск Кабинет Все прочитано Вверх